3 Eylül 2007 Pazartesi

bla bla bla


benim hayatımda iki tane murakami var, biri yazar, okuduğumdan beri beynimde farklı rüzgarlar estiren adam. diğeri, çok sevdiğim arkadaşım. adı murakami değil belki ama ruhları aynı sularda yüzüyor.
işte bu başlık da benim arkadaşım murakami'nin mottosu.
onu tanımak hayatımda çok şeyi değiştirdi. yanındayken kendimi daha çok buluyordum sanırım, sanki dalgalı bir denizde yüzerken kolunu uzatıp kurtarmıştı beni.
sonra bir gün gerçek murakamiyle tanıştırdı beni ve anladım ki bu tanışmadan sonra hiçbir şey normal olamazdı artık. surreal bir döngünün içine girmiştim bir kere, çıkmak mı? bedenim çıksa bile ruhum hep oradaydı artık. hiçbir şey eskisi gibi değildi, hayat aynı değildi. ben nasıl aynı gözle bakabilirdim ki hayata. oturdum ben de, bir tez yazdım. sandım ki, araştırırsam yazarsam kurtulurum. daha da içindeydim artık. kimlik kargaşası, birey olma savaşı, gerçeküstü olayların hayata yön vermesi ve mutlaka bir yolculuk teması. onu okurken hep beynimde beethoven'ın 9. senfonisi çalıyordu. bir hüzünleniyordum, bir şaşırıyordum, bir seviniyordum, sanırım daha çok hüzün hakimdi. bir gün, murakami'nin kehaneti gerçekleşti... I disappeared, not literally.

üzüldüm ve üzdüm ama öyle olması gerekiyordu. gerekçelerim vardı. kendimi haklı çıkaracak milyonlarca sebep sunabilirdim ama sonucu değiştirmezdi. ben de bu ortadan kayboluşun tadını çıkarmaya çalıştım, ne de olsa artık murakami kızı olmuştum.(büyük yanılgı (mı?) )

şimdi o döngünün içinde olduğum günleri özlüyorum belki....

daha renkli, daha anlamlı, hayatımda her şeyin daha fazlası görünüyor buradan bakınca....

o zaman farklı değerlendirsem de yaşadığım şey hayatta bir iz bırakabilme adına çabalamamdı belki. bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken şemsiyeyi fırlatıp ıslanmak ve sonrasında zatürre bile olsam ben bunu yaşadım diyebilmekti.
iyi ki yapmışım...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...