10 Ekim 2010 Pazar

öğrenci evi

Ekşi sözlükte sabahtan beri öğrenci evi geyiği döndüğünden üniversitedeki öğrenci evimi çok yazasım geldi. en baştan başlayarak anlatsam tam süper olacak.
superdorm'un pahalılığından muzdarip bir kaç arkadaş ve arkadaşları olarak tam dört kız ev aramaya başladık, Allahım, hiçkimse elini taşın altına koyup ev aramıyor, (sanırım eve çıkmayı en çok isteyen Duyguyla bendim), Duyguyla ikimiz yollarda sürekli ev arar konumdayız. bir de kriterlerimiz pek uyuşmuyor, dört kişinin her biri bir odası olsun istiyor, ama salon da olsun diyoruz ve ödeyebileceğimiz kira o kadar düşük bir meblağ ki, o parayla değil 4+1, 2+1 bile bulunmuyor. neyse aileler geldi, hep beraber ev ararken farklılıklar iyice ortaya çıkmaya başladı. en sonunda arkadaşlarımdan birinin babası en iyisi iki iki ayrılalım, öyle ev tutalım dedi, biz Duyguyla bir sevindik anlatamam. o gün, babam, Duygu ve ben, Beşiktaş'ta bir ev bulduk, öyle yokuş altı filan da değil ama içinde küflenmeye yüz tutmuş eşyalar var. şu an hayatta olmayan meşhur bir şarkıcı oturuyormuş, borç takıp gitmiş. evin boyanması, tuvaletin banyonun tadilata girmesi lazım. neyse dedik, anlaştık emlakçıyla eve (tolgalara) gittik. Ertesi gün yaşlı bir amca bizi emlakçıda bekliyordu, meğersem bir gün önce biz evi tutarken bu amca da buradaymış, bizi duymuş, kendi evini de görmemizi istedi. allem ettik kallem ettik, kurtulamadık evi görmeye gittik. Allahım ev nasıl güzel (öteki evle karşılaştırılınca tabi), arkası bahçeye bakıyor tek kusuru Beşiktaş'ın en dik yokuşunun en dibinde:) neyse evi tuttuk, amca, hadi ona uncle izzy diyelim, dedi ki eve erkek sinek bile girmeyecek, kira her ay eve getirilecek vs vs. biz tabi o zamanlar onun beşiktaştaki en çatlak ev sahibi oluğunu anlayamadık. bir de oğlu var bunun, nasıl yakışıklı, biz her ay paşa paşa bunların evine gidiyoruz, bunun yarısı atmasyon Atatürk anılarını dinliyoruz, yemek yiyip kaçıyoruz. Gel zaman git zaman bu adam bizi iyice rahatsız etmeye başladı, kuzenim geliyor eve, adam gelip kavga çıkarıyor, eve nasıl erkek girer diye. Eve gelen arkadaşlarımızı arkada Duygu'nun solucan yolu veya ona benzer bir isim taktığı arka yoldan geçiriyoruz vs derken canımıza tak etti. 2 yılın sonunda o evden ayrıldık.
o ev benim için çok önemliydi ama, hayatımın en büyük aşkını o evde otururken yaşadım, hayatım boyunca en zayıf olduğum dönemde o evde oturuyorduk. Duygu'yla mutfak sohbetlerimizi hala o kadar çok özlüyorum ki. Bir gün Özlem bize gelmişti, hava da nasıl soğuk, canımız tatlı istedi diye Bahar pastanesine gitmiştik (taaa yokuşun sonunda, yolun karşı tarafında), dönüşte kar başladı, Allahım, biz üçümüz el ele tutuştuk ama imkanı yok o yokuşu sakatlanmadan inmemiz. oradan inmeye çalışan bir çift yardım etmişti de inebilmiştik. donmuştuk tabi orası ayrı. işte ben o evi çok özlüyorum, uncle izzy'e rağmen.

2 yorum:

sattsumma dedi ki...

Sevgilimden ayrıldığım zaman o evde beni teselli etmiştin. O evde bana yemekler pişirmiştin. O ev benim için de çok anlamlıdır ;)

Unknown dedi ki...

ahhh, evet bizim bir fotografımız var, ben duştan yeni çıkmışım, saçlar ıslak. üstümde lacivert ayıcıklı pijamam ve kaşlarım bildiğin Osman kaşı. sen de o gün pek bakımlısın, hanımefendi ve beslemesi gibi. ben sana her evde yemek yaparım hem :) çok özledimmmmm.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...