25 Nisan 2011 Pazartesi
diyetsel konular
2002 senesinde ben tam 30 kilo vermiştim. 24 mayısta ani bir kararla ve gaza gelişle hayatımdan üç beyazı çıkarıp hala özlemle andığım günde 3 saat yürüyüşü hayatıma katmıştım. sabahları 6'da kalkıp 7.30'a kadar yürüyor sonra duş alıp okula gidiyordum. kahvaltıda 3 dilim ekmek-peynir, domates üçlüsü, öğlen lahmacun/köfte/salata vb ve akşam ise kendi uydurmasyon salatamla ve aralarda bol bol meyveyle hayatımı sürdürüyordum. akşamları ise 6'dan 7.30'a kadar tekrar yürüyüş yapıyordum. her cumartesi akşamı ise tatlı günümdü ve iki top dondurmayla light kazandibimi hüpletiyordum. o günlere bakınca neyin farklı olduğunu anlayamıyorum, o zamanlar nasıl motivasyonum bu kadar yüksekti, nasıl o kadar iradeli olabildim hatırlayamıyorum bile. İzmir'e taşınana kadar o kiloyu korumuştum aslında ama İzmir'de hızla kilo almaya başladım ve umursamadım çünkü bir kere başarmıştım nasıl olsa, yine yapardım. olmadı tabi, irademi tutamadım, hep bahaneler ürettim. İzmir'de ben ben değilim sanki ya da tanıyamayacağım kadar çok değiştim. Sanırım o zihinsel yapıya tekrar dönebilsem tekrar başarabileceğim ama dönemiyorum. Kendimi dinlemem bahanelere sığınmamam lazım.
24 Nisan 2011 Pazar
ugly betty
gündemi her zamanki gibi geriden takip ederek taa dört sene önce yayınlanmış Ugly Betty'i izlemeye başladım. Çirkin Betty bildiğimiz pembe dizi olarak başlamış (yo soy la fea betty) ama çok tutulunca franchising olarak tüm dünyaya satılmış (Türkiye versiyonunda Emre Altuğ vardı, sensiz olmuyor'du galiba adı, Türkiye pek sevmemişti bu diziyi, yayından kaldırıldı) benim izlediğim versiyonu Amerikan ve capcanlı renkleri ve Hispanik evleriyle bir Pushing Daisies misali beni kendine bağladı. Amerika Ferrera ve maceraları olarak izliyorum.
Kolombiya versiyonunu izlemediğim için pek yorum yapamayacağım ama Amerikan versiyonunda kast inanılmaz güzel, Amanda ve Mark her bölümde beni gülmekten öldürüyor, wilhemina ve her gördüğümde nasıl bu kadar güzel bir insan olabilir dediğim Alexis ise hikayeyi başka yerlere taşımayı başarabildikleri için favorilerim. mübarek dergi, dergi değil bir nevi Osmanlı haremi ya da İngiliz kraliyet şatosu. Entrikasız gün geçmiyor ama Betty Queens'deki evine döndüğünde her daim elimde sıcak çikolatayla güzel ve boş bir kış günü keyfi yaşıyormuşçasına mutlu oluyorum.
hem yeğeni Justin Queens'te harcanıyor bence. dizideki en güzel geliştirilen karakter. Aslında yazarları boş durmamış, genel olarak bütün karakterler gelişiyor ve sığ kalmıyorlar.
benim işyerim burası olsa sanırım işi daha çok severdim. (entrika kısmı pek tercih edilmese de Amanda ve Mark olsun lütfen. Mark'ın Betty'e hello grandma dediği kısma hastayım şahsen:)
ve dönüşümünden sonra Betty (kilo verdirmemişler, sadece saçı, dişi, makyajı ve kıyafetleri düzeltmişler ama yine de bambaşka olmuş)
Kolombiya versiyonunu izlemediğim için pek yorum yapamayacağım ama Amerikan versiyonunda kast inanılmaz güzel, Amanda ve Mark her bölümde beni gülmekten öldürüyor, wilhemina ve her gördüğümde nasıl bu kadar güzel bir insan olabilir dediğim Alexis ise hikayeyi başka yerlere taşımayı başarabildikleri için favorilerim. mübarek dergi, dergi değil bir nevi Osmanlı haremi ya da İngiliz kraliyet şatosu. Entrikasız gün geçmiyor ama Betty Queens'deki evine döndüğünde her daim elimde sıcak çikolatayla güzel ve boş bir kış günü keyfi yaşıyormuşçasına mutlu oluyorum.
hem yeğeni Justin Queens'te harcanıyor bence. dizideki en güzel geliştirilen karakter. Aslında yazarları boş durmamış, genel olarak bütün karakterler gelişiyor ve sığ kalmıyorlar.
benim işyerim burası olsa sanırım işi daha çok severdim. (entrika kısmı pek tercih edilmese de Amanda ve Mark olsun lütfen. Mark'ın Betty'e hello grandma dediği kısma hastayım şahsen:)
ve dönüşümünden sonra Betty (kilo verdirmemişler, sadece saçı, dişi, makyajı ve kıyafetleri düzeltmişler ama yine de bambaşka olmuş)
19 Nisan 2011 Salı
güncellenmiş okuma listesi
her gördüğüm kitapta aklım kaldığı için okuma listem gün geçtikçe uzuyor. İzmir kitap fuarı sebebiyle elimdeki listeyi biraz güncelledim, en çok kullandığım kaynaklar da Serablog, Ludmilla ve Beslenme Çantası oldu aslında :) (önerdikleri her kitap çok güzel çıkıyor) birazcık da idefix, sözlük bir iki edebiyat sitesi derken listedeki kitap sayısı 50'yi buldu. Azaltmak lazımdı, tekrar eleme yapmak zorunda kaldım, işte ortaya çıkan liste
1. Körleşme - Elias Canetti
2. The ticket that exploded (Patlamış bilet) - William S. Boroughs
3. Huzur Cinayetleri - M. Murat Somer
4. Peygamber cinayetleri- M. Murat Somer
5. Peruklu Cinayet - M. Murat Somer
6. Holding- M. Murat Somer
7. Ajda'nın Elmasları- M. Murat Somer
8. Onca yoksulluk varken - Emile Ajar
9. Uzun bir yaz - Alain Elkann
10. Şairin Romanı - Murathan Mungan
11. Yağmurdan önce - Jonathan Coe
12. Uyku Evi - Jonathan Coe
13. Iza'nın Şarkısı - Mayda Szabo
14. Fahrenheit 451 - Ray Bradbury (Türkçe okumak istemediğimden ertelediğim kitap, ingilizcesini bulmak ilk hedefim, hem filmi de bekliyor)
15. Yabancı Kucak - Ian McEwan
16. Utanç - J.M. Coetze
17. Kör Suikastçı - Margaret Atwood
18. Buddenbrook Ailesi - Thomas Mann (bunu bulabileceğimi sanmıyorum fuarda)
19. Yıldız Tozu - Neil Gaiman
20. Teyzem Latife - M. Sadık Öke
21. Bir Dönem İki kadın - Oya Baydar
22. Aldatma - Philip Roth
23. Hotel du Lac - Anita Brooker
24. Veronica - Nicholas Christopher
25. Süper iyi günler - Mark Haddon
26. Bizim büyük çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı
Şimdilik bu kadar, önereceğiniz kitaplar varsa sevinirim.
Elimde Romain Gary - Yıldızyiyiciler var bu aralar, severek okuduğum kitaplar listesine girdi bile.
1. Körleşme - Elias Canetti
2. The ticket that exploded (Patlamış bilet) - William S. Boroughs
3. Huzur Cinayetleri - M. Murat Somer
4. Peygamber cinayetleri- M. Murat Somer
5. Peruklu Cinayet - M. Murat Somer
6. Holding- M. Murat Somer
7. Ajda'nın Elmasları- M. Murat Somer
8. Onca yoksulluk varken - Emile Ajar
9. Uzun bir yaz - Alain Elkann
10. Şairin Romanı - Murathan Mungan
11. Yağmurdan önce - Jonathan Coe
12. Uyku Evi - Jonathan Coe
13. Iza'nın Şarkısı - Mayda Szabo
14. Fahrenheit 451 - Ray Bradbury (Türkçe okumak istemediğimden ertelediğim kitap, ingilizcesini bulmak ilk hedefim, hem filmi de bekliyor)
15. Yabancı Kucak - Ian McEwan
16. Utanç - J.M. Coetze
17. Kör Suikastçı - Margaret Atwood
18. Buddenbrook Ailesi - Thomas Mann (bunu bulabileceğimi sanmıyorum fuarda)
19. Yıldız Tozu - Neil Gaiman
20. Teyzem Latife - M. Sadık Öke
21. Bir Dönem İki kadın - Oya Baydar
22. Aldatma - Philip Roth
23. Hotel du Lac - Anita Brooker
24. Veronica - Nicholas Christopher
25. Süper iyi günler - Mark Haddon
26. Bizim büyük çaresizliğimiz - Barış Bıçakçı
Şimdilik bu kadar, önereceğiniz kitaplar varsa sevinirim.
Elimde Romain Gary - Yıldızyiyiciler var bu aralar, severek okuduğum kitaplar listesine girdi bile.
13 Nisan 2011 Çarşamba
pantolon, naaptın bana?
sıradan bir günde öğretmenler odasına giren sarışın İngilizce öğretmeni yeni aldığı ve üzerine tam oturmayan pantolonuyla süzüm süzüm süzülüp koltuklardan birine oturdu ve oturmasıyla paat diye bir ses geldi. .tüm gözler onun üstüne çevrildiğinde boynundan yukarı yayılan kırmızılık fark edilmeyecek gibi değildi. hayır, koltuk kırılmamıştı ama üzerindeki pantolon pat-la-mış-tı.işte bu diyete ve power plate'e nasıl tekrar başladığımın öyküsü. ben pantolon patlattım, üstelik dar olmayan bir pantolonu patlatmayı becerdim. nasıl utandığımı, o kalan son 4 saati nasıl geçirdiğimi bir ben bilirim. giymeyi planladığımın bluz ütüsüz olduğu için tunik giymem de cidden şans olmuş diyorum, eve gelip üstümü değiştirdim. baklalı enginarımı pişirdim, power plate kaydımı yenilettim ve markete uğrayıp yoğurt, meyve ve kepek ekmeğimi aldım. bu iş böyle olmayacak, pantolonu patlattım yaw.
11 Nisan 2011 Pazartesi
kısa kısa
ben cidden Mehmet Murat Somer'in yazdığı her şeye bayılıyorum. Hopçikiyaya serisi çok komikti ama son kitabı Üç Pastoral ve Pastorize Tablo şu an okuduğum kadarıyla çok başarılı. gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden yola çıkarak üç tane öykü yazmış, her bir öykü 12 karakterin üzerinden anlatılıyor, 12. karakter sazı eline aldığında ise öykü sonuçlanıyor. geçtiği yer aynı olması dışında bildiğimiz köy hikayelerine pek benzemiyor.
hayatımda okuduğum en komik pilav sorunsalı Trillian'dan gelmiş. bu kız bir gün beni gülmekten öldürecek. hayırlı olsun blogun yavru kuş.
elimde tam 300 tane okunması gereken performans ödevi var, daha elimi bile sürmedim çünkü ilk elime aldığımın kapağında şu cümleler vardı,ağlayacaktım neredeyse!
yapılacaklar listem bazı maddeler silindiği halde azalmak yerine garip bir şekilde artıyor. Bir gün hepsini yırtıp atacağım, oh olacak. işin kötü yanı, bir bucket list filan yazmaya kalksam şu bir türlü bitirememe/tamamlayamama problemim yüzünden gözlerim açık giderim valla.
hayatımda okuduğum en komik pilav sorunsalı Trillian'dan gelmiş. bu kız bir gün beni gülmekten öldürecek. hayırlı olsun blogun yavru kuş.
elimde tam 300 tane okunması gereken performans ödevi var, daha elimi bile sürmedim çünkü ilk elime aldığımın kapağında şu cümleler vardı,ağlayacaktım neredeyse!
ignorance of humanity congratulate you my dear teacher, teacher of the drug itself is like a candle erirken enlightens us around him to this day litbir yerlerde yanlış yapıyoruz ama en önemlisi çocuklara google translate kullanmamayı öğretmemiz gerekir belki de.
yapılacaklar listem bazı maddeler silindiği halde azalmak yerine garip bir şekilde artıyor. Bir gün hepsini yırtıp atacağım, oh olacak. işin kötü yanı, bir bucket list filan yazmaya kalksam şu bir türlü bitirememe/tamamlayamama problemim yüzünden gözlerim açık giderim valla.
10 Nisan 2011 Pazar
?
blogger template'i değiştirdim ama çok da istediğim gibi olmadı, o yukarıdaki cookies, cake filan yerleri filan nasıl dolduracağımı bilemedim. okuyan varsa eğer bana bir fikir verebilir misiniz? bu yeni template nasıl olmuş, bir de o linkler nasıl doldurulacak?
thanks
thanks
8 Nisan 2011 Cuma
bahar şaşkınlığı
üstüme bahar yorgunluğu çöktü ama geçen senelerin aksine bu sene baharı kandırıp daha az yorgun/daha zinde atlatmaya çalışıyorum bu dönemi. bol bol ılık duş alıp saçımı fönsüz bırakmamaya çalışıyorum lakin sabahın köründe kalkan gecekuşlarından olduğum için tahmin edersiniz ki sabah giydiklerim pek birbirini tutmuyor. bugün okulda fark ettiğim üzere üzerimde siyah bluz, siyah ayakkabılar, siyah çanta ve gri takılar varken akşamdan ayırdığım gri pantolon yerine elime ilk geçen ve ne yazık ki kahverengi olan pantolonu giyip çıkmışım. ayakta uyumaya devam eden aklımı seveyim.
bu arada kotoncuğum (bak nasıl samimi olduk iki dakkada) çoğu modelini 50 bedene kadar çıkarmış, ilk kez babaanne pantolonu gibi olmayan makul fiyata bir pantolon bulabildiğim için pek mutluydum. (ehe, üstelik kilo vermişim, 44 bedene sığabildim) pek çok kişi için 44 beden kabus olsa bile inanın 48'den sonra kendisi ilahi bir rakam gibi görünüyor. uzun süredir ara verdiğim diyetim için motivasyon oldu:)
mavi gözlü bebémiz neredeyse 2 haftalık oldu, içim gidiyor çocuğa.
enginar mevsimi başladı, eve depolayıp 3 günde bir sebzeli enginar yapıyorum. yummmy
Azil bitti, kitap kulübünden sonra düşüncelerimi bilare anlatacağım, pek sevdiğim Tanpınar serisi ve Patti Smith'in çoluk çocuğu var elimde. Nazım Hikmet şiirleri ise hem dinlemelik hem okumalık.
erik hala çıkmadı. hiç eriğe düşkün olmayan ben bile erik sayıklıyorum. biliyorum ki esas favorilerim kayısı ve kirazın habercisi erik.
eh, time for nostalgia...
2009 idefix sanal kitap fuarı ganimetleri
bu da şirince'de bir restorant'ın girişi
iyi haftasonları diliyorum.
bu arada kotoncuğum (bak nasıl samimi olduk iki dakkada) çoğu modelini 50 bedene kadar çıkarmış, ilk kez babaanne pantolonu gibi olmayan makul fiyata bir pantolon bulabildiğim için pek mutluydum. (ehe, üstelik kilo vermişim, 44 bedene sığabildim) pek çok kişi için 44 beden kabus olsa bile inanın 48'den sonra kendisi ilahi bir rakam gibi görünüyor. uzun süredir ara verdiğim diyetim için motivasyon oldu:)
mavi gözlü bebémiz neredeyse 2 haftalık oldu, içim gidiyor çocuğa.
enginar mevsimi başladı, eve depolayıp 3 günde bir sebzeli enginar yapıyorum. yummmy
Azil bitti, kitap kulübünden sonra düşüncelerimi bilare anlatacağım, pek sevdiğim Tanpınar serisi ve Patti Smith'in çoluk çocuğu var elimde. Nazım Hikmet şiirleri ise hem dinlemelik hem okumalık.
erik hala çıkmadı. hiç eriğe düşkün olmayan ben bile erik sayıklıyorum. biliyorum ki esas favorilerim kayısı ve kirazın habercisi erik.
eh, time for nostalgia...
2009 idefix sanal kitap fuarı ganimetleri
bu da şirince'de bir restorant'ın girişi
iyi haftasonları diliyorum.
4 Nisan 2011 Pazartesi
turuncu saç sorunsalı
bilenler bilir, saçlarım küllü kumral, her daim sarı röfleyle kullanıyorum. Dün kuaföre gidip bana İrlanda kızılı yapalım mı Özgür abi? dedim, demez olaydım, bir kovmadığı kaldı. En son siyaha boyayalım gitsin demiştim de beni orada bırakıp gidip masasına oturmuştu, aynı şekilde bence önce perukla dene ama sana gitmez bence, zaten kaç yıllık müsterimsin ben yapamam dedi. E adam haklı, bir kere ısrarla kahverengiye boyattım adamcağıza, dipten çıkanlar açık renk çıktıkça dellenip cırlamıştım bir güzel. (kahverengi vakası da siyaha boyamamak için yaptığı hoş bir manevraydı bence, iki ay sonra sarı röflelerimle salınmaya devam ettim nitekim) Yani anlayacağınız Yaprak misali bir kızıl olamayacağım...
yazacak pek bir şey yok aslında
saatler ileri alındığından beri pek keyfim yok, üstelik belim ağrıyor ve şu yaz/kış saati uygulamasını bulan kişinin canına okumak istiyorum. zaten sevmediğim baharı daha da çekilmez hale getiriyorlar ve ben ciddi ciddi Kanada vb bir yerler taşınmayı düşünüyorum, az güneşli, insan haklarına saygılı bir ülke. kocamı ikna edersem güle güle güzel ve yalnız ülkem diyeceğim.
şişko patates içi dolu domates
çocuklar acımasızdır, en ufak bir eksiği gediği yüzünüze vurmaktan çekinmezler. büyüyünce belki çok utanacakları şeyleri söylerler ama yine de çocuktur, aile terbiyesi eksiktir denip bir şekilde görmezden gelinirler ama bir bakan obez demeyelim şişko diyelim derse işler cidden değişir. sen kendin çocuk yapacak, ceylan derisi koltuklara oturup ahkam kesecek kadar büyüdüysen bu kadar saçma ve insanlık dışı söylencelerde bulunmamalısın. yazıklar olsun ülkeme ki 10 kilo kömüre başımıza neler getiriyorlar!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)