2 Ağustos 2010 Pazartesi

bir kibrit kutusu peynir yemiyorum işte


yaklaşık 12 gün önce tepem attı ve randevu almak için hep önünden geçtiğim diyetisyenin kapısını çaldım. o kadar umutsuzdum ki kadına anlatırken bir ara ağlayacaktım. bakın ben iradesizim, sabahları değil akşam 11'den sonra acıkıyorum, duramıyorum diye. sonrasında o konuştu ve anladığım şey şu oldu... bu kadınla ben bile zayıflarım, tüm dertlerimi dinledi, belli bir kiloya ulaşınca yürüyüş yapmanın bile eziyet olduğunu anlattım. ooh bu sağlıklı diye salatanın üstüne bocaladığım zeytinyağının bile fazlasının zararlı olduğunu, kafede nasıl olsa diyettir diye ızgara tavukla yapılan salatayı yememem gerektiğini (ızgarayı yağlıyorlarmış), 1 porsiyon Adana kebapın yaklaşık 1300 kalori olduğunu, 1 top dondurma yemek için iki ana öğünümden vazgeçmem gerektiğini filan anlattı. şu 12 günde son 4 yıldır bilerek ya da bilmeyerek feci beslendiğimi anladım. hiç üşenmeden her şeyi tartıyorum, sebze yemeklerine ağırlık verdim, 3 kez çikolata krizine girdim, 2'si hariç zararsız atlattım. En azından kriz anında yapacaklarımı öğrendim ve evdeki tartıya göre 3 kg daha azım, haftaya perşembe orada tartılınca da aynı sonucu almak istiyorum, ilk kontrol sonucum 1300 gr.

her ne kadar yürüyüşe çıkmak istemiyorum, ağrılarım var desem de ufak tefek yürüyüşler yapmaya başladım, evde mutlaka belli hareketleri yapmaya çalışıyorum. belki motivasyon ya da psikolojik ama geceleri eskisi gibi acıkmıyorum, yatmadan önce meyvemi yiyip ayranımı içiyorum. sıkı pazarlıklar sonucu sınırlı sayıda kahve hakkımı da elde ettim, benden mutlusu yok artık...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...