bugün pek sevgili arkadaşım Gizem'le kahve içmeye gittik, oradayken acaba Koçtaş'a mı gitsek dememle Gizem'in olur demesi bir oldu böylece ben de kafamı bir aydır kurcalayan "ya bu kutular bana yetmiyor" sorunsalına bir çözüm bulacaktım. Koçtaş'ta ilk gördüğümüz bahçe salıncağına kurulup alışveriş harekatına başladık. (evet, tembeliz, girin hatunun bloguna bakın, nisandan beri yazmıyor)Salıncakta sallanırken kutular hemen karşımızdaydı, biz sallandıkça bir yaklaşıp bir uzaklaştılar. ben de önce göz gezdirip sonra bir tane kocaman, iki tane orta boy kutu beğendim. hatta kırmızı hastalığımı bilen hatun bana kırmızı kutu bile buldu:) bir tane de gazeteleri toparlamak için içi kumaşlı sepet beğendim. (ben ona da kutu muamelesi yapıyordum lakin Gizem çok uyardı, kutu diil o sepeeeet diye.) kırmızı hunimi de seçtikten sonra kasaya 45 lira bayıp üstelik Burger King'e bile uğramadan alışverişimizi tamamladık. şimdi bu ilkokul 2 seviyesindeki kompozisyonu niye yazdım?
* Koçtaş'taki kutular çıtçıtlı, dolayısıyla monte etmesi İkea'ya göre çok pratik.
* yarın tüm gardolapı boşaltıp aylardır çözüm bulamadığım küçük ve işlevsiz odaya 3 tane aslan gibi kutumla dalacağım. bu arada İkea kanepemi de satmaya karar verdim, bizim kutu gibi evimiz için fazla büyük. oraya ancak iki armut koltuk veya tek kişilik yatak olabilen bir koltuk olur. online olarak nerede satabilirim? ya da hani eski kanepeni getir yenisini götür tarzı bir kampanya duyarsanız n'olur beni haberdar edin.
* bir de kendi kendime nazar değdirdim. aman ne güzel şakır şakır kilo veriyorum diye herkese anlatırken iki haftadır diyeti doğru düzgün uygulayamıyorum bile.
böyle işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder