kesinlikle kilo alıp vermeyle ilgili takıntılarım var ve bu yüzden strese girdiğim an daha çok kilo alıp daha çok stresle kilo veremiyorum.
ben 7 yaşına kadar annemin deyimiyle afrikalı çocuklar gibiymişim ama öyle böyle değil, harbiden çok zayıfmışım. 7 yaşından sonra ise (yani kendimi bildim bileli) hep tombalak oldum. liseyi bitirdiğim sene artık obezdim, hiçbir şey giyemez, hamile reyonundaki pantolonlara ancak sığan cinsten. Üniversitede bir 23 mayıs günü kesin karar aldım, Gülin eşliğinde yaklaşık 4 ayda 24 kilo verdim, yaklaşık 1200 kalorilik bir diyet ve günlük 2 saat yürüyüşle bunu başardım ama fiziken yanımda olmasa da her daim Gülin telefonla, mesajla yanımdaydı. o dönemi hatırladığımda sabahları yediğim 3 dilim kepekli ekmeğin 4. ayda sadece 1 diliminin bana yettiğini fark etmiştim. inanılmaz ama gerçek, midem küçülmüştü. (hep garipsediğim bir kullanım, nasıl küçülür ki mide?) haftada bir gün tatlı günümdü, abartmaktan korkar bir light kazandibi ve 2 top dondurma yerdim sadece. sabah bebekten ortaköy'e yürürdüm (bkz: bebek yokuşu), akşamları ise bizim okulun spor kompleksinde 1,1.5 saat arası yürürdüm. nasıl bir azim, kararlılık ve irade abidesiydim anlatamam. (haha)
aynı sene kış gelince bu verdiğim kiloların 5'ini geri aldım, biri azim, irade ve kararlılık mı dedi demin. 1 kaç sene kadar böyle gitti. hani çok zayıf değildim ama kesinlikle şişman da değildim, ta kiiii son sınıfa kadar. 22 yıllık hayatımın son 15 senesini hep iştahlı geçirirken bu dönemde bana bir iştahsızlık geldi. mesela gidiyoruz börekçiye, deliler gibi açım, bir porsiyon börek söylüyorum, dörtte birini bile yiyemeden doyuyorum. hadi paket yapalım diyorlar, o börek üç günde zar zor bitiyor, ya da iskender söylüyoruz, ben ikinci çatalda doymuş oluyorum. işte bu dönemde istemdışı olarak yaklaşık bir 15-16 kilo daha verdim. (söylemeye gerek var mı, salakça bir aşk acısı çekiyordum)
bu dönemi bitiren, dönüm noktam, sevgilimle ve hayat boyu yanımda olmasını dilediğim adamla tanışmam oldu. o kadar sağlıksız ve istemdışı kilo vermiştim ki, yolun ortasında gözlerim kararıyordu,birkaç bayılma vakası da cabası. ben bayıldıkça Serkan telaşlanıyordu, o yüzden beslenmeme el attı, bu arada İstanbul'da hayat giderek zorlaşıyordu (trafik, stres vs.) ve annem bir gece bu hayattan gitmeye karar verdi, annemin yokluğu daha da zordu, herkesin annesi yaşarken benimki soğuk bir taşın altındaydı, bu dönem psikolojim hiçbirşeyi kaldırmıyordu, şehir değişikliğinin iyi olacağına karar verdik ve İzmir'e taşındık.
İzmir, kesinlikle İstanbul'dan farklı, çok daha rahat, aceleye pek mahal vermeyen bir şehir. bu rehavet ve hareketsizlikle ben tekrar kilo almaya başladım. kilolar 1-2 geldiğinden önceleri pek umursamadım ama 2 yılın sonunda yaklaşık 15 kilo almıştım. yok diyet yapayım yok spor yapayım ama yarın derken aldığım kilolar 30'a yaklaştı. kilo vermek isteyenler bilir, ne kadar çok o konuyu düşünürsen o kadar zorlaşır. şu an aynen o durumdayım, kilo vermek için herbalife saçmalığını bile denedim (sadece 2 gün dayanabildim, orası ayrı) giderek kilo alıyorum ve artık üzerimdeki yük taşınabilir gibi değil.
işte benim halim bu şu an. hayır, tekrar kemik saymak istemiyorum ama sağlıklı hareket edebilmek istiyorum. 46 beden pantolon giymeye gocunuyorum, kollarımın bıngır bıngır olması da hoşuma gitmiyor, o yüzden 4 gündür tekrar diyete başladım. her yediğimi yazıyorum (sevgilim dalga geçiyor, sayfalar dolusu yazdın yine diye ama olsun), belimin tutukluğu geçince spora da başlayacağım ama bu sefer salona gitmeyi planlamıyorum çünkü en son gittiğimde 2 kilo alıp döndüm.
bu bir diyet blogu değil, asla da olmayacak. bu benim kişisel blogum, içinde sadece benim düşüncelerimin, saçmalıklarımın olduğu bir blog ama kilo takıntısı da benim bir parçam,o yüzden yazma gereği hissettim.
sevgilerle,
D.
1 yorum:
her zaman yanindayim somonum benim :)
Yorum Gönder