5 Şubat 2011 Cumartesi
İstanbul'u en çok da cumartesileri özlemek
- sabah Bebek'te kahvaltı yapmak (paran varsa Hisar'da, yoksa simit ve çayla Bebek park'ta)
- Bebek'ten Beşiktaş'a yürüye yürüye gitmek, Arnavutköy'de ya da Ortaköy'de durup denizi dinlemek... (Ortaköy'deysen eğer kumpiri eline alıp çarşısını dolaşmak, incik boncuk sevdasına yenik düşmek)
- Kalabalığa karışmak ama hep yalnız olmak, İstanbul'la başbaşa kalmak...
- Beşiktaş çarşıyı mutlaka iki turlayıp bir çay bahçesinde Boğazı seyretmek...
- dolmuşa binip Taksim'e geçmek, arkadaşlarla demlenmek...
Öncesinde Deep restaurantta muazzam bir yemek, sonrasında artık kafana nasıl eserse fasıl~meyhane ya da rock bar, ama mutlaka arkadaşlarla... İstiklal'de yürürken kuş sesi çıkaran adama gülmek, kalabalığa kızmak, havaya fırlatılan zımbırtılardan kafanı koruma çabaları, Atlas Pasajında ve Aznavur'da şöylesine bir dolaşmak, mutlaka ama mutlaka ya Pandora'ya ya da Robinson Crusoe'ya uğramak, bir iki tanıdığına rastlayıp iki lafın belini bükmek, ya da hadi bize takılın şuraya gidiyoruz demek...
bol bol gülmek ve hiç yorulmamak
Pek bir özlüyorum....
Not: Bebek Park görsel şu adresten alınmıştır.
not 2: İstiklal caddesi görseli ise şu adreste.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Ben de çok ama çok özlemişim. Ne trafiği umrumda ne de bütün paramı bir anda tüketebiliyor oluşu!
:))
Babam, Esra'yı hatırlıyor musun deyince sadece Concon'un sana asılmasını ve o komediyi hatırlıyor, biliyor musun? Hatırladıkça da gülüyormuş :))
ah bebek ahhh
otursam şiir yazarım şimdi o derece seviyorum. senin de özlemini çook iyi anlıyorum. :) sevgiler
:)
Yorum Gönder