sevgilimle beraber Oscar adayı filmleri izlemeye başladık, ben şahsen the reader'ı da farklı ve etkileyici buldum, yönetmenin olayı dramatize etmemesi ve hikayenin kitaplarla paralel ilerlemesi belki filmin box officelerde değerinin düşmesine sebep olmuş olabilir (ya da olmayabilir) ama filmin kalitesini kesinlikle artırmış, izlediğimiz şey ruhumuza vıcık vıcık yapışan, insanların içindeki acıma duygularını su üstüne çıkaran bir yapıt değil. Kate Winslet ise rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. (iyi olmasa da iyi derdim sanırım, kendisini pek severim çocukluğumdan beri:)
Sevgilim the reader'ı pek sevmedi ki zaten beklediğim bir tepkiydi ama Benjamin Button'ı beğenmemesine gerçekten çok şaşırdım. Benjamin yaklaşık bir ay önce okuduğum bir yazıyı hatırlattı bana, okurken de düşünmüştüm aynı şeyi. Yazı der ki düşünün hayata bir tabutta gözlerinizi açıyorsunuz ve bütün hayat tecrübeniz sizde, giderek gençleşip anne karnına geri dönüyorsunuz (yanlış olmasın ama sanırım Nazlı Ilıcak yazısıydı, ama yamulmuş da olabilirim) Yazı filme atfen yazılmamıştı sanırım ama o zaman da fantastik ama niye olmasın diye düşünmüş, gözümde hayatı geri sarmıştım. Filmde de hayatı tersten okurken bir sayfada aşkla çakışması ve bu çakışmanın giderek acı verici olmaya başlaması beni en çok etkileyen kısımlarıydı. şahsen denizcilikle ve gemilerle ilgili hiçbir şeyden hazzetmediğim için o bölümlerde neredeyse sıkıntıdan çatlayacaktım. (yanlış anlaşılmasın, denizin kendisini, yüzmeyi, denizi seyretmeyi filan çok severim ama iş bir gemide çalışma ve hatta gemi yolculuğu olunca tüylerim diken diken olur) Filmin garip kısmı ise kimse Benj.'nin giderek gençleşmesine yeterince şaşırmamasıydı, ne bileyim sanki herkes yaşlı doğup gençleşirmiş gibi bir kanıksama durumu vardı. bu olay Türkiye'de olsaydı herhalde bütün gündemimizi unutup kırk gün kırk gece haber bültenlerinde gençleşen adamı izlerdik, hatta Saadettin Tek.soy mesleğe altın geri dönüşünü yapıp parmağını gözümüze gözümüze sokardı.
bu gece bir aksilik çıkmazsa Slumdog Millionaire'i izleyeceğiz. onu da yarın yazarım.
Lost'un 5. sezonu da yarına kalsın...
tembel somon kuşkucu deniz