29 Ağustos 2009 Cumartesi

chill-out istanbul


müzikle az biraz ilgilenenler biliyordur ama ben o kadar ilgisizim ki adını duysam o ne yahu, yenir mi, restoran adı mı vb tepkiler verirdim; ama değil işte benim kadar ilgisiz umarsızı yoldan çıkaracak kadar güzel şarkıların bir araya toplandığı bir albüm. chill-out İstanbul by lounge 102. (power fm) ben özellikle waldeck'in addicted'ını çok sevdim. tek kelimeyle muhteşem... (yine göreceli oldu di mi Ayhan, okuyorsan göz kırpmak istedim)

28 Ağustos 2009 Cuma

yine akşamüstü 17.30da kalktım. tylol hot yasaklanmalı diyenleri anlıyorum. iç-uyu-uyan yine iç.

kiss the cook

bugün bir arkadaşımla kahve içerken laf lafı açtı, bir soru sordu. sen de edebiyat mezunusun, okuyorsun, takip ediyorsun, peki kalemin kuvvetli mi? hımmmmm, dedim, benden en fazla ay.şe öz.yılmazel tadında yazılar çıkar, edebiyat üstüne ingilizce makale yazarken zorlanmam ama onun dışında blog yazarken bile kilitleniyorum.
düşünüyorum, bu kadar sene oku, izle, yorumla ama oturup iki satır düzgün yazı yazama! yetenek gerek azizim, yetenek!!!!

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Son günlerde...

tatilin bitmesine o kadar az kaldı ki, stresten kalan günleri aylaklık ve uykuyla geçiriyorum. Bir de bol bol ev temizliyorum, aşırı titiz bir mahlukat olduğumdan değil, aksine evde sürekli suyla ilgili bir sorun çıkmasından. yok boru patlar, yok üst katın evini su basar bizim ev de bonus olarak mahvolur falan filan. Evlilik zormuş azizim!!!
bir de yemek bloglarına taktım. durmadan yemek tariflerini deniyorum, en son fava yaptım ama bakla çorbası gibi oldu mesela, bir de buralarda deniz börülcesi diye bir hede var, tadı muhteşem ama ayıklaması zor.
geçen gün teşekkür amaçlı kuaförüme gittim, saçlarımı kestirdim. biraz garip oldu, kaküllü, önü küt arkası uzun bir model. özgür abi o kadar uğraşmıştı ki "bu biraz garip oldu" bile diyemedim, teşekkür edip çıktım.
uyku düzenim yine yerlerde sürünüyor, sabah uyuyup akşamüzeri anca uyanıorum ki uyanmam da ayrı bir muamma. 2 kahve 5 sigaradan önce pek uyanmış sayılmıyorum.
bu yaz true blood diye bir diziye takıldım, bu kadar kötü oyunculuk (anna paquin), bayık replikler, dalga geçilen sahneler ve soft porn kıvamında bir erotizmi barındıran dizinin 9. bölümünde farkına vardım ki bağımlısı olmuşum. Allahtan 2. sezonu biraz daha başarılıydı da hem izleyip hem de izlediğim için kendimden utanmanın getirdiği ikilem biraz azaldı. ama lafı geçmişken Eric karakteri ne kadar hoş ama karakterin gelişimi biraz Sawyer gibi değil mi? (yoksa küt sarı saçlar ve uzun boylu yapılı erkek benzerliği mi kuruyorum bilinmez)
bu arada kitap okumam ve okuduğum kitapların kalitesi giderek düşmekte, öncelikle bilumum ergenlerin pek bir tuttuğu twilight serisini bitirdim, sonra da elime geçen bilumum geyik kitapları okudum, misal: yeni başlayanlar için suşi. okuduğum kayda değer tek kitap "Bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi" ki onu anlatmak için başka bir entry yazmalıyım, nitekim buraya sıkıştırılamayacak kadar güzel bir kitap.
öyle işte, son günlerde gezer tozar, evinin tozunu alır biri oldum çıktım.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...